Menu
2023-04-19 13:26:42
3 dk okuma süresi
ANAOKULUNA YENİ BAŞLAYAN ÇOCUKLARDA OKULA UYUMDA ZORLANMA

ANAOKULUNA YENİ BAŞLAYAN ÇOCUKLARDA OKULA UYUMDA ZORLANMA


Çocuklarımız ilk doğduğu andan itibaren bizim bakımımızla dünyada varlıklarını sürdürerek büyürler. Bunlar bebeklikte beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlardır. Kendilerinin bir süreye kadar tek başlarına yapamayacakları bu durum için birinin bakım vermesine, korumasına ihtiyaçları vardır. Bebekler de hayatta bu ihtiyaçlarını karşılayan kişiye karşı bağımlılık hissederler. Bakım veren anne, baba, anneanne, babaanne veya bakıcı olabilir. 


‘Bağlılık’ Somut Davranışlarla Da Gözle Görülebilir


Bebek anne yokken sıkıntılanır ve ağlar anne geldiğinde ise sakinleşir. Zamanla annenin varlığını içselleştirip o yokken de sakin durabilir hale gelir. Bu durum genellikle altıncı aydan sonra gözle görülür tepkilerle anlaşılmaya başlar. Bebek anne odadan çıktığında kaybolduğunu düşünür ve yok olma duygusuyla karşı karşıya kaldığı için korku duyarak ağlamaya başlar ancak altıncı aydan sonra odada değilken de annenin varlığının devam ettiğini algılamaya başladığında, annenin varlığını içselleştirip sakinleşebilir. Güvenli bağlanan bir bebeğin bu şekilde sakinleşmesini bekleriz ancak her zaman böyle olmayabilir. Güvensiz bağlanan bir bebek anne varken de yokken de ağlamasını durduramaz. Çünkü bakım verenin varlığını hissederken de ihtiyaçları karşılanmıyor olabilir. Bu ihtiyaçlar sadece fiziksel ihtiyaçlar değil aynı zamanda güvenlik ve duygusal ihtiyaçlardır.

Bağlanma, her insan yaşamında üç ana işlevin yerine getirilmesini sağlamaktadır. Bu işlevler; çocukların dünyayı keşfederken güvenli bir yaşam alanı bulabilmeleri, fiziksel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri ve güvenlik duygusunu geliştirmeleridir. Bakım veren kişi ve çocuklar arasında bağlanmanın güvenli biçimde kurulmasının çocukların psikolojik olarak sağlıklı bir yapı geliştirmelerini sağlar.


Bebeğinin gereksinimlerine karşı duyarlı olan bakım verenin çocukları da güvenli bağlanmayı oluşturmaktadır. Bu çocuklar değerli olduklarına ve çevrelerindeki insanların gereksinimlerine yanıt verebildiklerine ilişkin içsel modeller geliştirirler. Öte yandan; tutarsız ve duyarsız davranan bakım verenler çocuklarında güvensiz bağlanmaya neden olurlar, çocuklarının kendilerini değersiz hissetmelerine ve çevrelerindeki insanların gereksinimlerine yanıt vermeyeceklerini düşünmelerine yol açarlar. Annenin duyarlı, sevgi dolu bakımının eşlik etmesiyle, bebekte güven duygusunun oluşması ve genel kaygı durumunun azalması olanaklı hale gelmektedir. Bu süreçte anne ile kurulan bağlanma ilişkisiyle kazanılan güvenlik hissi çocuğun dikkatini dış dünyaya yöneltmesine ve egosunun gelişmesine zemin hazırlamaktadır. Bu doğrultuda, yaşanan güvenlik hissiyle birlikte çocuğu annesinden ayıran bir benlik hissi oluşmakta ve bu anlayış sonraki yaşamında sağlıklı duygusal ilişkiler kurabilmesine yardımcı olmaktadır.

Belirli bir yaşa kadar bakım veren tarafından karşılanılan ihtiyaçlar bir süre sonra bireyin kendisi tarafından gerçekleşmesi gerekir. Bir süre sonra da sosyal çevreyle etkileşime girip onlarla olan ilişkilerini ve iletişimlerini geliştirir ve artık dünyaya hazır hale gelirler. Anaokulları bunun için yerinde bir ilk adımdır.

Bazen bu ilk adım atılırken çok zorlanılabilir. Çocuk evdeki ortamdan uzaklaşmak istemeyebilir, evde her şeyi yapabiliyorken okulda kuralların olması onu zorlayabilir veya bakım vereniyle kurduğu bağın azalacağını düşündüğü için uzaklığa tahammül edemez ve okula gitmek istemeyebilir. 

Anaokuluna ilk başlayan çocuklarda zaman zaman gözlemlediğimiz okula uyumda problem yaşama, okula gitmek istememe ve gittiğinde zorlanma durumları da bu bağlanmanın güvenli gerçekleşememesinden veya bakım veren ile olan ayrışmanın sağlıklı atlatılamamasından kaynaklı yaşanabilir. Annenin çocuğa ve çevresine karşı davranışları, çocuğun da çevresine olan davranışlarını şekillendirir. Etrafına güvenli tepkiler veren anneyle ilişkisi olan çocuklar da diğer insanlarla ilişkilerinde güvenli bir davranış sergiler. Güvensiz bağlanan çocuklar arkadaşlık kurmakta, paylaşım yapmakta, kendi ihtiyaçlarını - isteklerini ifade etmekte veya arkadaşlarına sınır koymakta zorlanırlar. Çocuk, etrafa kaygılı gözlerle bakan anneyi içselleştirir ve kaygılanmaya başlar. 


Anaokulu

Çocuklar için hem sosyalleşme, dış dünyayla ilişkiler kurma hem de anneden ayrılıp bireyselleşebildikleri bir alanı geliştirmek için ideal ortamdır. Anneden ayrılmakta-ayrışmakta zorlanan çocukların bireyselliğini güçlendirmek gerekir. Sadece okul içerisindeki etkinliklerde değil aynı zamanda evde de bireysel kalabilme kapasitesini genişletip, isteğinin peşinden gitmesi için destekleyip başarmasını izlemeniz, sizden uzaklaşmak istediğinde sakin kalabilmeniz çocuğun bireyselleşebilmesi ve daha sonrasında da okula uyum sağlayabilmesi için geliştirici olur.

İhtiyaç karşılanma durumunda her iki uçta çocuğu normalden uzaklaştırır. Karşılanmayan ihtiyaçlar ne kadar güvensiz bağlanmaya sebep oluyorsa ihtiyacı gereğinden fazla karşılanan, evde her istediğini yapılan çocuk okuldaki sınırları almakta kurallara uymakta ve paylaşmakta zorlanabilir. Bu sebeple çocuk evdeyken de sınırların olması, ihtiyaç dahilinde karşılanması gerekir.

Yaşamın ilk yıllarında bağlanmanın güvenli olup ihtiyaçların karşılanması halinde bu durum ilerleyen yıllarda ayrışmanın sağlıklı bir şekilde atlatılması anlamına gelmektedir. Bebek bakıma ihtiyaç duyduğunda bu ihtiyaçların karşılanacağından emin olması, adım atıp ayrışırken-bireyselleşirken de desteklenmesi büyüme sürecinde sağlıklı bir benlik oluşumunu sağlar. 



Psikoterapist Sena ÖZ