ÇOCUKLARIN KENDİLERİNİ YETERSİZ HİSSETMELERİ
Yetersizlik kelimesi eksiği olan, gereken ve istenilen nitelikte olmayan anlamlarına gelir.
Kişiler yetersizlik hissettikleri durumlarda kendini beğenmemesi, kendinde eksiklikler görmesi ve
olumsuz duygu durumu içerisine girerler. Bireyler yaşamlarının ilk yıllarından itibaren bireysel ve
çevresel faktörlerin etkisi altına girer. Eleştirilmekten ve başkalarının sözleri zihinlerinde sürekli
dolaşır. Çocuklarda da aynı şekilde ‘ya yapamazsam herkes bana gülerse, alay ederse’ korkusu ya
da ‘yanlış yapmamalıyım ailemi memnun etmeliyim’ çabası içerisine girebilirler. Yetersizlik hissini
ortaya çıkaran başlıca durumlardan birisi de çocukların ailelerinin aşırı koruyucu ve
mükemmeliyetçi olmalıdır. Ebeveynler çocuklarından beklentilerini yüksek tutukları zamanlarda
çocukların kaygıları artar ve yetersizlik hissi oluşmaya başlar. Beklentilerin karşılanmadığı
durumlarda çocuklarda öz güven kırılması yaşanır, kendilerinin onaylanmadıklarını düşünürler ve
herhangi bir yenilik yapmaktan kendilerini uzak tutarlar.
Öz Güveni Azalan Çocuklar
Sürekli dışarıdan destek faktörlerine ihtiyaç duyarlar. Yönetilecek
şekilde yaşamak onları risksiz yaşamak olarak rahat ettirir çünkü bu gibi durumda çocuk
sorumluluk üstlenmez ve yaptığı herhangi bir yanlışta sonuç kendisine ait değildir. Yetersizlik
hissinin çocuk üzerindeki etkilerinin devam etmesi ile birlikte çocuk bu duyguyu içselleştirir ve
çocuğun yatırımı bu duygu üzerine olur bu nedenle çocukta çekingen, bağımlı, titiz ve göz önünde
olmayan kişilik yapısının temelleri atılabilir. Adler’e göre yetersizlik duygusu normalden daha
güçlü, yoğun ve uzun süreli olarak yaşandığında ya da bireyin çevresindeki insanları kendisinden
daha üstün görmeye yönelttiğinde kişinin hayatının normal akışını engelleyici olabilir. Yetersizlik
duygusunun uzun sürmesi halinde depresyon gibi duygu durum bozukluklarına yol açabilir.
Çocuklar okula gitme yaşına gelmeden önce sürekli aileleri ile birlikte vakit geçirirler.
Ailelerinin adeta koruyucu kalkanı altında yaşarlar. Okul çağı geldiğinde aileden ilk kez ayrılma ve
bazı sorumlulukları kendi başına yapma iradesine kavuşurlar. Yeni bir sosyal ortam onlar için
güvensiz ve korumasız olabilir. Ortamda bulunan bireylerin kendisinden istediklerini yapamadıkları
durumlarda yetersizlik duyguları pekişebilir. Sosyal teması az olarak büyüyen çocuklarda özellikle
adaptasyon sürecinde öncelikle ailelerinden sonrasında öğretmenlerinden destek almaları onları
ilerleyen süreçlerde sağlıklı duyguları hissetmelerini ve yetişkin olma yolunda emin adımlar
atmalarını sağlar. Aileler okula başlama süreçlerinde iyi bir gözlemci olmalı, aşırı koruyucu
olunmamalı ve çocuğun davranışları yakından gözlemlenmelidir.
Her Çocuğun İhtiyacı Ve Kendisini Ortaya Koyuş Biçimi Farklıdır
Bu nedenle çocuk için kaygı
oluşturacak konular da farklılık gösterir. Bu kaygının ve yetersizlik duygusunun dışa vurulma
biçimi de farklılık gösterir. Bulunduğu ortamda huzursuz hisseden, çevresindeki kişilerden onay
arayan, hata yapmaktan çekinen ve bu nedenle harekete geçemeyen, sorumluluk almak yerine her
şeyi ebeveynine soran çocukların duygularının değerlendirilmesi gerekir.
Çocuğunuz bazen ‘bunu yapabileceğimi düşünmüyorum, belki de iyi değilim’ diyebilir. Bu
cümleleri ebeveynlerin duyması bazen zorlayıcı olabilir. Aileler çocuklarına ‘böyle konuşma, neden
sende yapmayasın, yapabilirsin’ gibi söylemlerde bulunabilir. Çocuk hissettiği çaresizlik hissini bu
söylemlerle aile fertlerine karşı aktarım yapıyor olabilir. Ebeveynler bu gibi durumlarla
karşılaştıklarında ne diyeceklerini, nasıl diyeceklerini bilemeyebilirler. Burada çocuğun duymaya
ihtiyacı olan sözcükler ‘ben senin yapabileceğine inanıyorum, bazen istediklerimiz olmayabilir ve
yoğun duygular yaşayabiliriz sende böyle duyguları hissedebilirsin bu normal, ben sana
inanıyorum’ denilmelidir.
Çocukların yetersizlik ve kaygı hissinin duymamaları için ebeveynlerin;
Çocukların doğdukları andan itibaren ihtiyacı olan güven ve sevgi duygularını yerinde ve yeterince vermelidir, Çocukların potansiyelleri bilinmeli ve üstün performans beklenmemelidir, Başarılı olduğu konularda çocuklar takdir edilmeli ve ödüllendirilmelidir, Okula başlama ya da okul değişimleri dönemlerinde adaptasyon sürecinin kolay atlatılması için çocuğa önceden bilgilendirme ve hazırlık aşamalarının yapılması gerekir, Anne ve babanın beklentileri çocuk ile birlikte konuşulmalı, bu beklentilerin çocuğa karşı duyulan sevgi bağlantılı olmadığı belirtilmelidir, Çocuklara kendilerini ifade edebilecekleri özgür alanlar sağlanmalıdır, Çocukların fiziksel egzersiz ve oyunlarla ilgilenmeleri desteklenmelidir, Farklı özelliklerin insanlarda var olduğu söylenmeli ve her insanın farklı alanlarda başarılı olduğu belirtilmelidir, Her durumda çocuklarını çok sevdikleri ve yapılan yanlışlardan ders çıkarılarak bir daha yapılmaması öğretilmeli, Yeni öğrenilecek olan bilgileri için desteklenmelidirler. Yetersizlik hissi, çocukları mental ve fiziksel açıdan rahatsız eder, gelecekleri için sağlıklı durum teşkil etmez. Bu nedenle uzmanlardan yardım alarak, aile bilinçlendirilmeli ve çocuğun duygularının olumlu hale dönmesi için süreçler başlatılmalıdır. Bir psikoloğa görünmek iyi olabilir.
PSİKOLOG EZGİ KÖSEOĞLU