OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK (OKB) TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Obsesyon latincede “obsidere”
kelimesinden gelen huzursuz eden, sıkıştıran, rahat vermeyen, bunaltan
anlamındadır. Psikiyatri sözlüklerinde “yanlış olduğu bilindiği halde zihinden
atılamayan, mantık ve muhakeme ile uzaklaştıramadığımız, arzu edilmeyen takıntı
halindeki düşünceler” olarak tanımlanır. Kişinin bilincine istemsiz gelen ve
uygunsuz olarak yorumlanan, çoğunlukla mantıksız kabul edilen, kişiye
rahatsızlık verdiği ve anksiyete yarattığı halde kişinin mantığa dayandırarak
bundan kendini uzaklaştıramadığı, tekrarlayan, ısrarcı, zorlayıcı, düşünce,
dürtü, söz veya imgelerdir. Çevreden mikrop, kir bulaşması veya kişinin çevreye
kir bulaştıracağı düşüncesi, kontrolü kaybetme ve saldırgan davranışta bulunma
endişesi, yineleyen ve kontrolsüz cinsel düşünceler, dine ve ahlaki değerlere
aşırı efor harcamak vb. gibi saplantılar obsesyona örnek teşkil eder (Yılmaz,
2018).
Kompulsiyon (yineleyen davranışlar)
ise çoğu zaman takıntılı düşünceyi (obsesyon) zihinden uzaklaştırmak için
yapılan istenç dışı eylemlere denir. Kişilerin takıntılı fikirlerden kurtulmak
için başka şeyler düşünmeleri veya bazı eylemlerde bulunmaları şeklindeki
düşünce ve davranışlara kompulsiyon denir. Bir amaca yönelik gibi görünen,
keskin kaideleri olan, irade dışı tekrarlayan mental ya da motor eylemlerdir.
Fakat kalıcı bir fayda sağlamaz ve bireyi yorgun düşürür. Obsesyonun
oluşturduğu anksiyete, kompulsiyonun yerine getirilmesiyle hafiflemiş olur
(Yılmaz, 2018).
19. yy’a kadar obsesif kompulsif bozukluk
tıbbi olarak ele alınmak yerine daha dini ve majik şekilde yorumlanmıştır.
Psikiyatride ilk defa Esquirol (1838) obsesyon ve kompulsiyonları melankoli
semptomu olarak tanımlamıştır. Obsesyon kavramını ilk kez Morel (1866)
kullanmıştır. Morel OKB’yi otonom sinir sisteminin karmaşıklığı olarak
açıklamaya çalışmış bu hususu psikozdan ziyade nevroz içinde değerlendirmiş ve
içgörüsü olduğundan bahsetmiştir. 20. yy’ da Pierre Janet “pikasteni” ismini
ortaya atmış ve obsesyon ve kompulsiyonları bu isim altında toplamış
kalıtsallığına ve tedavi etkinliğine dikkat çekmiştir. Psikianalitik olarak
yaklaşan Freud ise fobik nevroz ve obsesif kompulsif nevrozu ayrı şekilde
incelemiştir. Obsesyonların cinsel ve agresif dürtüler nedeniyle ortaya
çıktığını öne sürmüştür (Şahin ve Ediboğlu, 2022).
OKB ilk olarak 1980 senesinde Ruhsal
Hastalıkların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nda ayrı bir bozukluk olarak
ele alınmıştır. DSM-4’te (2000) “Anksiyete Bozuklukları” başlığında yer alırken
Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından DSM-5’te (2013) “Obsesif Kompulsif
Bozukluk ve İlişkili Bozukluklar” tanı grubunda ayrı bir başlık olarak ele
alınmıştır (Şahin ve Ediboğlu, 2022).
DSM-5’e göre OKB Tanı Kriterleri:
A.
Obsesyonlar, kompulsiyonlar ya da her ikisinin birlikte varlığının görülmesi
B. Obsesyon
veya kompulsiyonlar bariz bir sıkıntıya sebep olur. Zamanın boşa gitmesine sebep olur (günde bir saatten fazla
zaman alır) veya kişinin rutin günlük işlerini,
mesleki ya da eğitimiyle ilgili işlevselliğini veya alışılagelen toplumsal aktivitelerini veya ilişkilerini
önemli derecede sekteye uğratır
C. Bu
bozukluk bir maddenin (örn. kötüye kullanılan maddeler veya tedavide kullanılan bir ilaç) veya olası tıbbi durumun
doğrudan fizyolojik etkisine bağlı değildir
D. Başka bir
eksen 1 bozukluğu olması durumunda obsesyon veya kompulsiyonların içeriği bununla kısıtlı değildir (örn. Yeme
bozukluğu varsa yemek konusunda sürekli düşünüp
durma vb.)
Varsa belirtiniz:
İç görüsü iyi: Birey inançlarının gerçek olmadığının farkındadır.
İç görüsü kötü: Birey inançlarının muhtemel gerçek olduğunu
düşünür.
İç görüsü yok/sanrısal inanışlar: Birey inançlarının gerçek
olduğuna kesinlikle inanır.
Varsa belirtiniz:
Tikle ilişkili: Bireyin o dönemde veya geçmişte tik bozukluğu
öyküsü olup olmaması (Porgalı Zayman, 2016)
1- KLİNİK BELİRTİLER
Bulaşma Obsesyonları ve İlişkili Bozukluklar:
Mikroorganizmalar, bedensel atıklar,
evsel atıklar, hayvansal maddeler vb. ürünlerden bulaştığında veya bulaşabilme
ihtimali olduğuna inanılan maddelere yönelik obsesyon olabilir. Bu obsesyonlara
karşın rutin yıkanma ve yıkama, maddeleri sıklıkla temizleme kompulsiyonları
meydana gelebilir. Kimi zaman da bir temas olmamasına rağmen “mental
kontaminasyon” denen mahcubiyet hissi, ruhani kirlilik, hatıra, duyguyla alakalı
temizlik eylemleri gözlemlenebilmektedir (Şahin ve Ediboğlu, 2022).
Simetri, Sayma, Sıralama, Düzenleme Obsesyonları:
Davranışları kusursuz, düzenli, sıralı
yapmış olma güdüsü ve de yazma, konuşma, okuma gibi eylemleri kusursuz halde
yaptığına emin olmak isteme obsesyonlarıdır. Düzene koyma, sıraya dizme, sayma,
ovma, çizgilerin dışından yürüme vb. pek çok kompulsiyon ile birlikte seyreder.
Bu tip OKB vakalarının iyileşme talebinin ve iç görüsünün yetersizliğinden
dolayı iyileşme oranı oldukça düşüktür (Şahin ve Ediboğlu, 2022).
Saldırganlık Obsesyonları ve İlişkili Kompulsiyonlar:
Toplumda veya sosyal ortamda isteğe
bağlı veya istemeyerek kendisine veya başka birine zarar verebileceği, rencide
edebileceği uygunsuz ya da agresif davranışlarda bulunabileceği obsesyonları
kapsar. Birey bu eylemlerin gerçekleşme olasılığını azaltmak adına kendisini ve
etrafındakileri kısıtlayan tavırlarda, davranış yapılmasa bile sıklıkla af
dileme benzeri kompulsiyonlarda bulunur (Şahin ve Ediboğlu, 2022).
Dini, Cinsel Obsesyonlar ve İlişkili Kompulsiyonlar:
Bilindiği kadarıyla en eski OKB tipi
dini obsesyonlardır. Dini ve cinsel obsesyonlar sıkça birbirine benzeyen
kompulsiyon şekilleri gösterir. En mühim baş etme mekanizması fikirden kaçma ve
fikri bastırma şeklindedir. Dini obsesyonlar yaratıcı veya kutsal sayılan
şeylere karşı saygısızca davranış veya hakaret biçiminde görülebilir. Hastalar
dini olarak günah sayılmayan hallerde bile aşırı fanatiklik gösterebilirler.
Buna “dini endişeler” de denilmektedir. Cinsel obsesyonlar ise çocuklarla
ilgili cinsellik içeren düşünceler olabilmektedir (Şahin ve Ediboğlu, 2022).
Bedensel Obsesyonlar ve İlişkili Kompulsiyonlar:
Sağlıkla ilgili bedensel endişelerin
oluşturduğu obsesyon ve kompulsiyonlardır. Bu tip vakalar hastalığın bulaşma ihtimalinden
değil de halihazırda bulaşma olasılığından endişelenirler. Bu vakalar sıkça
muayeneye giderler ancak bu vakaları beden dismorfik bozukluk ve hastalık
anksiyetesi bozukluğundan ayırmak gerekir. OKB vakalarını ayırt eden unsur OKB
vakaları eylemlerinin ve fikirlerinin mantıksızlığının farkında olmalarıdır ve
tedavi arayışındadırlar (Şahin ve Ediboğlu, 2022).
İstifleme Obsesyon ve İlişkili Kompulsiyonlar:
Bu tip vakaların; başlangıç yaşı daha
ileri içgörüleri daha az ve tedaviye cevap verme olasılıkları daha verimsizdir.
Birey eşyaların değeri veya fonksiyonunu gözetmeksizin onları atmakta zorluk
çeker hatta attığı fikri bile bireyi rahatsız edebilir. Bireyin refahı fazlaca
azalır, gerekli eşyalara yer açmakta zorlanır (Şahin ve Ediboğlu, 2022).
Diğer Obsesyon ve Kompulsiyonlar:
Anlama sahip renkler, batıl
inanışlardan doğan korkular, uğurlu uğursuz sayılar vb. bu gruba örnek
gösterilebilir (Şahin ve Ediboğlu, 2022).
2- EPİDEMİYOLOJİ
OKB tanısı alan çocukların %60-70’ini
erkeklerin oluşturduğu ve yetişkinlik dönemine kadar erkeklerde görülme oranı
daha fazla bulunmuştur (Şahin ve Ediboğlu, 2022). Erkeklerde
seyreden OKB, ergenlik öncesinde başlamaya ve tik bozukluklarıyla beraber ortaya
çıkmaya daha meyillidir (Öner ve Aysev, 2001). Hastalıkla karşılaşma yaşı
cinsiyetlere göre değişiklik gösterir. 7-12 yaş arası erkeklere tanı koyma
oranı daha yüksekken 21 yaşlarına denk gelen erken erişkinlik döneminde
kadınlardaki oran daha yüksek bulunmuştur. Erişkinlikte OKB tanısı alan
kişilerin 1/3-1/2’sinde görülen belirtilerin çocukluk veya ergenlik çağında
başladığı bildirilmiştir. Hastalığın 35 yaş sonrası başlama oranı %15, 40 yaş
sonrası başlama oranıysa %10 olarak bildirilmiştir. Seyrek olsa da 3-4
yaşlarında bildirilen OKB hastaları da bulunmaktadır. Dahası çalışmalar erişkin
dönemde cinsiyetler arasında fark bulunmadığını göstermiştir. Türkiye’de
yapılan Ruh Sağlığı Profili Araştırması’nda OKB’nin bir senelik görülme sıklığı
%0,5 olarak bildirilmiştir. Aynı çalışma OKB’nin bir yıllık yaygınlığını
erkeklerde %0,2, kadınlarda ise üç katı yani %0,6 olarak saptamıştır. Daha
farklı çalışmalardaysa yaşam boyu prevalans %2,5-6,2, yıllık prevalans ise
%0,5-5,6 oranında bulunmuştur (Şahin ve Ediboğlu, 2022).
3- ETİYOLOJİ
OKB etiyolojisi tam anlamıyla ortaya
konulmamakla birlikte hem genetik hem de çevresel etmenlerin birleşiminden
meydana gelmektedir. Perinatal komplikasyonlar, çocukluk travmaları, adet yaşı,
stresli yaşam gibi bazı faktörlerin OKB etiyolojisinde çoklu risk oluşturduğu
düşünülmektedir. Ayrıca bazı çalışmalar Sydenham koresi ve nöroakantositoz gibi
bazal ganglionlara etki eden hastalıkları olan bireylerde OKB belirtileri
bulgulamıştır (Şahin ve Ediboğlu, 2022).
Genetik:
Araştırmalar OKB’nin aileler üzerinde
gruplaştığını göstermektedir. OKB genetiğinin poligenetik olduğu bulunmuştur
yani binlerce yıllık genetik varyantlar OKB genetiğine az da olsa katkı
sağlamıştır. Etiyolojide genetiğin rol oynadığına dair en önemli bulguları aile
ve ikiz çalışmaları sağlamıştır. İkiz çalışmaları tek yumurta ikizleri
arasındaki OKB belirtilerinin çift yumurta ikizlerine göre daha çok uyum
gösterdiğini bulgulamıştır. Başlangıç yaşı erken olan vakalarda ailesel geçiş
oranı başlangıç yaşı geç vakalara göre daha yüksek bulunmuştur. Ailesel geçiş
oranı belirti kümelerine göre de farklılık göstermektedir. İstifleme ve
temizlik belirtilerinin geçiş oranı en fazla bulunmuştur (Şahin ve Ediboğlu,
2022).
Beyin görüntüleme:
Günümüze kadar yapılan nörogörüntüleme
çalışmalarında özellikle dört bölge hedef gösterilmiştir. Bunlar orbitofrontal
korteks, singulat korteks, talamus ve kaudat çekirdeğin başıdır. Özellikle
koriko-strial-talamik bölge farklılığına yönelik deliller birikmiştir. Erişkin
dönemi OKB vakalarındaki nörogörüntüleme çalışmaları genelde kaudat çekirdek ve
frontal lob, çocukluk dönemi vakalarındaki çalışmalar ise daha çok striatum ve
talamus üzerine olmuştur. OKB nörogörüntüleme çalışmalarında orbitofrontal
korteks, anterior singulat, kaudat ve talamus olmak üzere
orbitofronto-striato-talamik yolda anomaliler bulgulanmıştır (Şahin ve
Ediboğlu, 2022).
4- TEDAVİ
Erişkin OKB vakalarında ilaç tedavisi
ve bilişsel davranışçı terapinin (BDT) tek başına veya ikisinin bir arada
uygulanmasının etkili olduğu görülmüştür. Çocuklarda seratonin geri alım
inhibitörleri (SGİ), ilk akla gelen seçenektir. Yıllarca bu amaca yönelik
klomipramin kullanılmıştır fakat yan etkileri ve EKG kontrolü gerektirmesi
nedeniyle günümüzde seçici gerialım inhibitörleri (SSGİ) birinci seçenek haline
gelmiştir (Öner ve Aysev, 2001). Tedaviye yanıt vermeyen veya direnç gösteren
gruplarda non-invaziv, invaziv teknikler düşünülebilir. Transkranial manyetik
stimülasyon (TMS), elektrokonvülsif tedavi (EKT), derin beyin stimülasyonu
(DBS) gibi uygulamalar da tedavide kullanılmaktadır (Şahin ve Ediboğlu, 2022).
KAYNAKÇA
Öner, P. ve Aysev, A. (2001), Çocuk ve Ergenlerde Obsesif
Kompulsif Bozukluk, 10(11), 409.
Porgalı Zayman, E. (2016), DSM-5’te Obsesif Kompulsif Bozukluk, Cukurova
Medical Journal, 41(2), 360-362. DOI: 10.17826/cutf.207909
Şahin, H. E. ve Ediboğlu G. O. (2022), Obsesif Kompulsif Bozukluk:
Kısa Bir Gözden Geçirme, Çukurova Tıp Öğrenci Dergisi, 2(2), 51-58.
Yılmaz, B. (2018), Obsesif Kompulsif Bozukluk Tedavisinde Güncel
Yaklaşımlar, Lectio Scientific Journal of Health and Natural Sciences, 2(1),
21-42.
Stajyer
Psikolog Buse
Demirel